Dursun Çiçek'in savunması vicdansızları anlatıyor

Açıklama: Kurmay Albay Dursun Çiçek, İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesi'ndeki duruşmada yaptığı savunmasında yandaş medyanın kendisine karşı verdiği amansız savaşın insanlıktan çıkmış yönünü gözler önüne serdi.
Kategori: Güncel
Eklenme Tarihi: 02-Temmuz-2010
Geçerli Tarih: 29-Mart-2024, 10:53
Site: www.fikriyet.com
URL: Bu konuya http://www.fikriyet.com/anasayfa/haber_detay.asp?haberID=634 adresinden bakabilirsiniz


Kurmay Albay Dursun Çiçek, İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesi’ndeki duruşmada yaptığı savunmasında yandaş medyanın kendisine karşı verdiği amansız savaşın insanlıktan çıkmış yönünü gözler önüne serdi.

 

Kurmay Albay Dursun Çiçek, savunmasında, TSK’ya karşı dış güçlerin taşeronluğunu yapanları tek tek tarif ediyor.

 

Yandaş medyanın vicdansızca yaptığı bilgi kirliliğine karşı oğlu ve kızı bir internet sitesi kurarak babalarını savunmaya çalışıyorlar. (adres sayfa altında).

Bu durum yandaş medyanın adaleti sürüklediği içler acısı noktayı göstermesi açısından oldukça önemli.

 

Kurmay Albay Dursun Çiçek’in kızı Avukat İrem Çiçek önceki duruşma sonrasında ihbarcılar üzerinden iddianame hazırlandığını belirterek şunları söylemişti:

 Bakıyorsunuz ihbarcılar ne diyorsa iddianame de o var. İhbarcıyı çağırıyoruz. Kendisi sözde subay. Tanık olarak geleceğini söylemişti. Ama şu an kimse yok. Ben göremiyorum. Bir şekilde özellikle bunu iletiyorum ki babama bu iftirayı atan kişileri özlemle bekliyorum buraya.”

 

Aşağıda okuyacağınız satırlarda şer odaklarının gözü dönmüşlüğüne şahit olacaksınız ve tüyleriniz ürperecek.

 

İşte Kurmay Albay Dursun Çiçek’in savunmasından çarpıcı satırlar:

 

“Soruşturma savcısı hakkında 13 tane suç teşkil edilmiş. Ama beyefendi hakkında hala iddianame düzenlenmiyor. Dilekçe yazıyoruz Adalet Bakanlığına beyefendi hala yerinde duruyor”

 

“5 gün boyunca evinin, arabasının arandığını, 70 bilgisayarın incelendiğini ve bunlarla ilgili tutanaklar tutulduğunu hatırlattı.

Ancak bu tutanakların iddianamede yer almadığını iddia eden Çiçek,

"Neden? Çünkü bu tertibe uymayan bir şey. Tertibe uymuyorsa, iddianameye girmesi

yasak. Savcının anlayışı bu. Savcıya nereden mezun olduğunu sormak lazım”

 

“TÜBİTAK, ’Bu imzalar yargılamaya esas olamaz’ diyor. Ama İstanbul Emniyet Müdürlüğü bunu kabul etmiyor. Çünkü Emniyet Müdürlüğü de tertibin bir parçası."”

 

“Erzincan’da cemaatlerle ilgili soruşturma yürüten savcıyla görüştüğüm iddia edildi. Tanık yok, delil yok. Ama gizli tanık var. Gizli tanık benim savcıyla görüştüğümü ve yemek yediğimi söylüyor. Yemek yiyen kişi 1977 doğumlu inşaat işiyle uğraşan biri”

 

“Ben irtica işinden anlamam. Bu konunun tartışılmasından da rahatsızım. 5 kardeşiz. 3’ü kız ve türban takıyor.”

 

“İddianamede parmak izinden söz edilmediğini belirten ve parmak izi incelemesinin de imza kadar önemli bir delil olduğuna işaret eden Çiçek, belgede parmak izinin olmadığını kaydetti.

Çiçek, bu belgeyi haber yapan gazetecinin kaynağını açıklaması gerektiğini söyleyerek, "Dursun Çiçek’in 1 yıldır gecesi gündüzüne karışıyor. Kimden aldığını açıklasın" dedi.”

 

“Geçen yıl Mart ayında Genelkurmay Askeri Disiplin Mahkemesinde başkanlık görevi yaparken bir binbaşının belge sızdırdığı iddiasıyla yargılandığını belirten Çiçek, "Binbaşı, ’Bu suçtan yargılanacağıma şehit olsam daha iyi’ dedi. Ben de keşke Güneydoğu’da şehit olsaydım bunları yaşamasaydım" diyerek ağladı.”

 

"Birileri benden onur intiharı beklemesin. Benim çok sevdiğim eşim, çocuklarım ve yakınlarım var. Daha çok hizmet edeceğim ülkem ve milletim var"

 

"Sayfalar dolusu lehte delil var. Ama bunları dikkate almıyor, çünkü tertip bozulacak. İftiralarla iddianame hazırlayan, TSK’ya hakaret eden, yasalara aykırı davranan bir savcıyla karşı karşıyayız. Adalet Bakanlığı tarafından savcının 13 suç işlediği tespit edildi. Buna rağmen, hala savcı görevi başında.

Bu nedenle suç duyurusunda bulunulmasını arz ediyoruz. Diğer girişimlerimizi yapıyoruz zaten. Savcı, Cumhuriyet savcısı mı, soruşturma savcısı mı, yoksa senaryo savcısı mı, bunu bilmek istiyoruz. Benim terör örgütü üyesi olduğumdan şüphe ediyormuş, tahminde bulunuyormuş. Ama delil yok, harıl harıl delil arıyor. Tutarsız bir savcıyla uğraşmak zorunda kalıyorum."

 

"Peki ne suç işledik, ne yaptık? İftiraya uğrayan bir insan yargılanıyor. Delilsiz değerlendirme yapılıyor. Şartlar eşit değil. O savcı, ben sanık. Biz gerçekleri ortaya koyuyoruz, ama onun dediği oluyor. Bir senedir mağdur ediliyorum. Savcı o kadar ileri gitti ki, 33 erin şehit edilmesiyle ilgili belge ve evrakları istiyor. Bana bir suç yüklemesi lazım ya. Bunların hesabını hukuken soracağım. Davayla ilgili olmayan birçok şeyi aralara serpiştiriyor. Beni terör örgütü üyesi yapacak ya. Sahte belgeler, komplolar, gizli tanıklar, adaleti kemiriyor, bitiriyor. İlk defa böyle bir savcı görüyorum. Biz delil koyuyoruz, elinin tersiyle atıyor. Ama gizli tanık ya da ihbar mektuplarına çarşaf çarşaf yer veriyor. Savcı tertibin bir parçası. Savcı, hukuk anlamında olayı kan davasına çeviriyor."

 

Duruşmayı izlemeye gelen teyzesinin türbanlı, eniştesinin de imam olduğunu aktaran Çiçek, "Biz Cumhuriyet çocuğuyuz. Biz kimsenin yaşam tarzıyla ilgilenmiyoruz, herkese saygı gösteriyoruz. Cuntaymış, darbeymiş... Başka kapıya, başka kapıya" dedi.

Genelkurmay Başkanlığında, Yargıtay’da, her yerde hesap vermeye hazır ve alnının açık olduğunu vurgulayan Çiçek, Dursun Çiçek vakasının Türk yargı sistemine kara leke olarak geçeceğini savundu.”

 

Kurmay Albay Dursun Çiçek’in savunması ile ilgi haberin tamamı:

 

 

"Bu plan değil, pilav, iftira komplo belgesi. Yargısız infaz belgesi. Yapanları şiddetle kınıyorum" dedi.

 

İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesi’ndeki duruşmada savunmasını yapan Çiçek, kısa öz geçmişini anlatarak, çiftçi bir ailenin çocuğu olduğunu, 6 yıl yatılı öğretmen okulunda eğitim gördükten sonra harp okuluna girdiğini söyledi.

 

Köyde herkesin yardımına koşan babasının 2000 yılında vefat ettiğini, annesinin de 6 yıldır kanser tedavisi gördüğünü belirten Çiçek, etkilenmemesi nedeniyle annesine kendisinin yurt dışında olduğunun söylendiğini kaydetti.

 

Çiçek, 30 yıldır Türk Silahlı Kuvvetlerinde olduğunu, Güneydoğu’da görev yaptığını, 15 yıl tabur komutanlığında bulunduğunu, daha sonra da kurmay albay olduğunu kaydetti.

 

Bilgi Destek Daire Başkanlığında 2004 yılında göreve başladığını ifade eden Kurmay Albay Çiçek, 6 yıl da Arnavutluk’ta çalıştığını, dış konularda uzman olduğunu iddia edecek kadar iyi yetiştiğini söyledi.

 

Görev yaptığı dairede birinci şubenin teröre, ikincinin irticaya, kendisinin görev yaptığı üçüncü şubenin de NATO, tatbikatlar gibi konulara baktığını dile getiren sanık Çiçek, "Bu gerçekler ortadayken şube müdürlerinin ifadeleri varken, soruşturma savcısı bunları görmüyor. Çünkü senaryoya uygun değil. Bu mu hukuk, bu mu vicdan?" dedi.

 

"İşine gittiği 12 Haziran 2009 tarihinin hikayenin başladığı gün olduğunu" belirten Çiçek, nöbetçi subayın gazetede çıkan bir haberden söz ettiğini kaydetti.

 

Bilgi Destek Dairesinin, dış konular, halkla bütünleşme, terör, irtica gibi alanlarla ilgilendiği için herkesin rahatlıkla girebileceği bir yer olmadığını vurgulayan Çiçek, daireye girişlerde kart okutulduğunu, odaların da kilitle açıldığını söyledi.

 

 

Gizli evrakların çift kilitli dolapta yer aldığını belirten Çiçek, "Buraya gelene kadar 5 kilit var. Bu ihbarcı bunların hepsini açıyor. Ben yokken, planı yağdan kıl çeker gibi alıyor. Buna itibar ediliyor. Ben taciz ediliyorum" diye konuştu.

 

"İrtica ile Mücadele Eylem Planı"nı elinde gösteren Çiçek, planda yer alan bazı kelimelerin askeri literatüre uygun olmadığını söyledi.

"Bu planda bir sürü boş yer var. Ben bunu 3 sayfada bitirirdim" diyen Çiçek, "Biz düşman unsuru değil, ’düşman kuvvetleri, dost kuvvetleri,bilgilendirme ve bilinç faaliyeti, bilgi ve evrak güvenliği’ deriz. Faraziler geçekleşmezse o plan çöpe atılır. ’Dursun Çiçek şerefsiz albay plan yapmış’ diyene o şerefsizliği iade ediyorum" şeklinde konuştu.

 

Çiçek, "Biz, Fethullah Gülen, AKP falan demeyiz. Özel isimleri kullanmayız. Kullanırsak adli müşavirlik imzalamaz. Çünkü suç unsuru olur" dedi.

 

Belgedeki bazı ifadelere sinirlenen Çiçek, "Bunu kurmay söyledi diyenin anlını karışlarım. Türkçesi varken yabancı kelime söylemek yasaktır. Komutanı, belgeyi albayın yüzüne atar" şeklinde konuştu.

 

"Genelkurmay Başkanlığının kolluk kuvveti mi var? Genelkurmay ne yapsın böyle bir planı?" diyen Çiçek, "Genelkurmay, irtica tehlikesi varsa, bunu MGK’ya götürür. 28 Şubatta böyle olmadı mı? Başbakana imzalatılmadı mı? Niye böyle bir plan yapsın?" ifadelerini kullandı.

 

Sanık Çiçek, Genelkurmay Başkanlığı ve terör örgütünün böyle bir plana ihtiyacı olmadığını, savcılar tarafından mantığı araştırılmadan, kabul görüldüğünü savundu.

 

Soruşturmayı yürüten savcı hakkında, gözaltına alınıp serbest bırakılmasının ardından suç duyurusunda bulunduğunu ifade eden Dursun Çiçek, "Soruşturma savcısı hakkında 13 tane suç teşkil edilmiş. Ama beyefendi hakkında hala iddianame düzenlenmiyor. Dilekçe yazıyoruz Adalet Bakanlığına beyefendi hala yerinde duruyor" diye konuştu.

 

Planda yer alan bazı isimleri ilk defa duyduğunu dile getiren Çiçek, plandaki bazı ifadelerin bir asker ve subay tarafından kullanılamayacağını kaydetti.

 

Dursun Çiçek, askeriye de de bir ifade tutanağı formatının olduğunu dile getirerek, bu planın Erzincan’da uygulamaya konulması iddiası ile ilgili de "gülerler insana" şeklinde konuştu.

 

Silahlı Kuvvetlerinin 1000 yıllık bir kurum olduğunu belirten Çiçek, TSK’nın çete gibi suçlanmasına sinirli bir şekilde ve bağırarak tepki gösterdi ve "Bu planı bir albay yazacak, imza atacak. Kargalar güler. Plan için komutandan onay alınır. Ona göre astlarım plan yapar, bana getirir. Ben bütün bilgi birikim ve tecrübemi katarak daire başkanına sunarım. Daire başkanı harekat başkanına, o da ikinci başkana sunar... Şube müdürü plan yapmaz. Emrimde çalışan 16 tane subay var" dedi.

 

"Millete Komplo", "İhanet Belgesi" diye haberler yapıldığını, ancak kendilerine ifade tutanaklarının bile verilmediğini dile getiren Çiçek, "Bu plan değil, pilav, iftira, komplo belgesi. Yargısız infaz belgesi. Yapanları şiddetle kınıyorum. Bana çektirdiklerinin hesabını soracağım" diye konuştu.

 

 

 

Çiçek, sahte belge üzerinde tek gerçeğe yakın olan şeyin imzası olduğunu belirterek, "Çünkü taklit edilebilen bir imza. Ben imza özürlüyüm. En zayıf noktam bu. Ben de bunu kabul ediyorum. İmzam değişken ve taklit edilmesi kolay" dedi.

İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesi’ndeki duruşmada savunmasına devam eden Çiçek, 5 gün boyunca evinin, arabasının arandığını, 70 bilgisayarın incelendiğini ve bunlarla ilgili tutanaklar tutulduğunu hatırlattı.

Ancak bu tutanakların iddianamede yer almadığını iddia eden Çiçek,

"Neden? Çünkü bu tertibe uymayan bir şey. Tertibe uymuyorsa, iddianameye girmesi

yasak. Savcının anlayışı bu. Savcıya nereden mezun olduğunu sormak lazım" diye konuştu.

Sivil savcının, askeri savcılığa baskıda bulunduğunu iddia eden Çiçek, şunları söyledi:

"Askeri savcılık, ’Anayasaya, CMK’ya saygı gösterin, soruşturmanın sonucunu bekleyin’ dedi. Ama sivil savcı, tertibin gereğini yapacak ya... Sahte belge üzerinde tek gerçeğe yakın olan şey imzam. Çünkü taklit edilebilen bir imza. Adli Tıp Kurumu, TÜBİTAK, ’Bu imzanın taklidi kolay, değişken, imzalar birbirini tutmuyor’ diyor. Ben imza özürlüyüm. En zayıf noktam bu. Ben de bunu kabul ediyorum. İmzam değişken ve taklit edilmesi kolay. TÜBİTAK, ’Bu imzalar yargılamaya esas olamaz’ diyor. Ama İstanbul Emniyet Müdürlüğü bunu kabul etmiyor. Çünkü Emniyet Müdürlüğü de tertibin bir parçası."

Güvenliği sağlamak için 12 Haziranda askeri savcılıkta imzasını değiştirerek attığını aktaran Çiçek, "Bunu askeri savcılığa da söyledim. 2 gün sonra bu olay manşetlere taşınıyor" dedi.

 

Dursun Çiçek, bilgisine başvurulan bir albay iken, birden terör örgütü üyesi ilan edildiğini belirtti.

Tahliyesi olmasına rağmen, iftiralara ve yargısız infazlara devam edildiğini dile getiren Çiçek, savunmasını şöyle sürdürdü:

"Delil ve suç yok, gelen tutuklanıyor. Ülkeyi bu hale getirdiler. Yüce yargıdan adaletli bir karar bekliyorum. Askeri savcının gönderdiği 20 tane delil var, bunlar iddianamede yer almıyor ama ek dosyalarda var. Çünkü sahte bir plan hazırlandı ve bunun uygulanması lazım. Erzincan’da cemaatlerle ilgili soruşturma yürüten savcıyla görüştüğüm iddia edildi. Tanık yok, delil yok. Ama gizli tanık var. Gizli tanık benim savcıyla görüştüğümü ve yemek yediğimi söylüyor. Yemek yiyen kişi 1977 doğumlu inşaat işiyle uğraşan biri."

Genelkurmay Başkanlığının, atılan iftiraları yalanlamakla uğraştığını kaydeden Çiçek, savcının görevini yerine getirmediğini, bu nedenle Genelkurmay Başkanlığının iftiraları temizlemekle karşı karşıya kaldığını aktardı.

 

Eşiyle kafes arkasında görüşmek zorunda kaldığını, delil ve suç unsuru olmadığı halde tutuklandığını savunan Çiçek, "Ben eşimle kafes arkasında görüşmeye mecbur muyum? Bir tane delile ve şüpheye cevap veremiyorsam beni müebbete çarptırın. Eğer böyle bir durum yoksa da adaleti yerine getirin" şeklinde konuştu.

"Bir delinin kuyuya taş attığını ve bin akılının da bu taşı kuyudan çıkarmaya çalıştığını" ileri süren Çiçek, "Ya taşın arkasından gideceğiz ya da hukuk, vicdan ve adalet var deyip karar vereceğiz" dedi.

Kendisine yargısız infaz yapıldığını iddia eden Çiçek, sözlerini şöyle sürdürdü:

"Hukuk çerçevesinde bunların hesabını soracağım. Bu kapsamda bulunduğum suç duyuruları var. Eğer en ufak bir şüphem olsa bunları yapmam. Ülkem için ölünceye kadar yapacağım şey bu. Çünkü başka Dursun Çiçekler yanmasın, başka Dursun Çiçekler iftiraya uğramasın, savcılar, hakimler gerçek dosyalarla uğraşsın. 50 yaşına geldim, bundan sonraki hedefim bu. Savcı, iftiralarla mesleki kariyerimi bitirdi. Ben bunların hesabını sormazsam, nasıl yaşarım, nasıl iyi bir birey olurum. Savcı bilirkişi raporları dışında, dosyayı istiyor, Çünkü bilirkişi

raporu tertibe uymuyor."

 

İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesindeki duruşmada savunmasına devam eden

Çiçek, Deniz Kuvvetlerinin, denizde dolaştığını, cuntadan haberi olamayacağını söyledi.

Deniz kuvvetlerinin ülkenin milli çıkarlarının korunmasında ön safhada yer aldığını ifade eden Çiçek, Türkiye’nin Karadeniz ve Doğu Akdeniz’de bu alanda lider ülke olduğunu, bunun bazılarını rahatsız ettiğini kaydetti.

İrtica ile Mücadele Eylem Planı’nın son sayfasındaki imzanın Dursun Çiçek’e benzediğinin belirtildiğini, bu durumda diğer sayfalardan kendisinin nasıl sorumlu tutulacağını belirten Çiçek, "Sayın Haşıloğlu, bir imza benziyor diye müebbetle yargılanıyorum. Bu hukuk mu, vicdan mı?" dedi.

Böyle bir plan yazması için kendisine görev verilmediğini dile getiren Çiçek, şunları kaydetti:

"Ben irtica işinden anlamam. Bu konunun tartışılmasından da rahatsızım. 5 kardeşiz. 3’ü kız ve türban takıyor. Bu konuların tartışılmasına karşıyım. Benim cemaatle ilişkim olmaz. Bana ne iktidardan? Halkın seçtiği iktidar başımızın üstündedir. Biz bu çağın, Cumhuriyet’in çocuklarıyız. Bunu, algılamayanların kafasına sokarız. Bize ne iktidardan, irticadan. Ben masumum. Bu belgeyi hazırlamadım. Bunu gazetede gördüm. Siyah keçeli kalemle atılmış. Bu imza taklit."

Askeriyede kendisinin kullanabileceği bütün bilgisayarlar ve yazıcılarının araştırıldığını belirten Çiçek, askeriyede silinen belgelerin bile çıktısının alınabileceğini dile getirdi.

Çiçek, onlarca bilirkişi raporu ve tutanağın hiçbirinde kendisiyle ilgili bir iz olmadığının yer aldığını ifade etti.

 

Yüze yakın tanıktan hiçbirinin kendisini suçlamadığını anlatarak, savcının en kestirme biçimde belgenin kendisinin eli ürünü olduğunu ifade ettiğini anımsatan Çiçek, "Hukuk adamları, yargıçlar, çarşaf çarşaf baskı altında. Sayın Başkan da bunun acısını çekiyor. Savcı baskı altında. Dursun Çiçek yansın" dedi.

İddianamede parmak izinden söz edilmediğini belirten ve parmak izi incelemesinin de imza kadar önemli bir delil olduğuna işaret eden Çiçek, belgede parmak izinin olmadığını kaydetti.

Çiçek, bu belgeyi haber yapan gazetecinin kaynağını açıklaması gerektiğini söyleyerek, "Dursun Çiçek’in 1 yıldır gecesi gündüzüne karışıyor. Kimden aldığını açıklasın" dedi.

Kendisinin, birlikleri dolaşarak, güvenlik zafiyetleri olup olmadığını denetlemesi gerektiğini belirten Çiçek, "İskenderun’da 6 tane şehit verdik. Denetlemeye gitseydim onlar şehit olmayacaktı. Tedbir alacaktım" şeklinde konuştu.

Dursun Çiçek, 6 Kasım 2009’dan beri korumayla dolaştığını, ailesi tehdit altında olduğu için uyuyamadığını dile getirerek, bu sahte planın psikolojik harekat ürünü olduğunu savundu.

Kendisinin 7 yıldır psikolojik harekatçı olduğunu ifade eden Çiçek, bu tertibin amacının iktidar ile Genelkurmay Başkanlığının arasını açmak olduğunu söyledi.

Kendisinin de bu tertipte, senaryoda rol verilen kişi olarak mahkemenin karşısında olduğunu, gerçek Dursun Çiçek olarak burada bulunmadığını dile getiren Çiçek, Boğazlıyan Kaymakamı Kemal Bey’in 10 Nisan 1919’da asılmak üzereyken söylediği son sözlerini tekrarladı.

 

Geçen yıl Mart ayında Genelkurmay Askeri Disiplin Mahkemesinde başkanlık görevi yaparken bir binbaşının belge sızdırdığı iddiasıyla yargılandığını belirten Çiçek, "Binbaşı, ’Bu suçtan yargılanacağıma şehit olsam daha iyi’ dedi.

Ben de keşke Güneydoğu’da şehit olsaydım bunları yaşamasaydım" diyerek ağladı.

Bunun üzerine Mahkeme Heyeti Başkanı Köksal Şengün, duruşmaya öğlen arası

verdi. Çiçek’in salondaki kürsüde bir süre ağladığı görüldü.

 

Kurmay Albay Dursun Çiçek, "Birileri benden onur intiharı beklemesin. Benim çok sevdiğim eşim, çocuklarım ve yakınlarım var. Daha çok hizmet edeceğim ülkem ve milletim var" dedi.

İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesindeki duruşmada savunmasına devam eden Çiçek, bir yıldır her hareketinin izlendiğini ve iddianamede 70’e yakın telefon görüşmesi kaydının bulunduğunu söyledi.

Kayıtlarda suç işlediğine dair en küçük bir kelimesi olmadığını vurgulayan Çiçek, "Bu kayıtlar, özel hayatın gizliliğinin ve iletişim hakkının ihlali anlamına geliyor. Eğer gerçeğin ortaya çıkmasına yardımcı olmayacak kayıtlar ise iddianameden çıkarılmasını talep ediyorum" dedi.

Savcının sadece suçladığını ve herhangi bir araştırmaya girmeden bir iddianame hazırladığını ileri süren Çiçek, şunları söyledi:

"Sayfalar dolusu lehte delil var. Ama bunları dikkate almıyor, çünkü tertip bozulacak. İftiralarla iddianame hazırlayan, TSK’ya hakaret eden, yasalara aykırı davranan bir savcıyla karşı karşıyayız. Adalet Bakanlığı tarafından savcının 13 suç işlediği tespit edildi. Buna rağmen, hala savcı görevi başında.

Bu nedenle suç duyurusunda bulunulmasını arz ediyoruz. Diğer girişimlerimizi yapıyoruz zaten. Savcı, Cumhuriyet savcısı mı, soruşturma savcısı mı, yoksa senaryo savcısı mı, bunu bilmek istiyoruz. Benim terör örgütü üyesi olduğumdan şüphe ediyormuş, tahminde bulunuyormuş. Ama delil yok, harıl harıl delil arıyor. Tutarsız bir savcıyla uğraşmak zorunda kalıyorum."

Çiçek, Türkiye’nin hukuk devleti olduğunu, masum bir insanın tutuklandığını ve bunun Türkiye’ye yakışmadığını kaydetti.

Terörist başı Abdullah Öcalan’la aynı maddeden yargılandığını ifade eden Çiçek, savunmasını şöyle sürdürdü:

"Peki ne suç işledik, ne yaptık? İftiraya uğrayan bir insan yargılanıyor. Delilsiz değerlendirme yapılıyor. Şartlar eşit değil. O savcı, ben sanık. Biz gerçekleri ortaya koyuyoruz, ama onun dediği oluyor. Bir senedir mağdur ediliyorum. Savcı o kadar ileri gitti ki, 33 erin şehit edilmesiyle ilgili belge ve evrakları istiyor. Bana bir suç yüklemesi lazım ya. Bunların hesabını hukuken soracağım. Davayla ilgili olmayan birçok şeyi aralara serpiştiriyor. Beni

terör örgütü üyesi yapacak ya. Sahte belgeler, komplolar, gizli tanıklar, adaleti kemiriyor, bitiriyor. İlk defa böyle bir savcı görüyorum. Biz delil koyuyoruz, elinin tersiyle atıyor. Ama gizli tanık ya da ihbar mektuplarına çarşaf çarşaf yer veriyor. Savcı tertibin bir parçası. Savcı, hukuk anlamında olayı kan davasına çeviriyor."

 

Çiçek, 63 gündür tutuklu bulunduğunu ve adalete güvendiğini belirterek, "Cezaevinde yanımda bulunanlara, ’Adalete güvenin’ diyorum. Ama bana 2’ye 1 tutuklu kalacaksın demelerinden zül duyuyorum. Ben de birileri gibi onur intiharı mı yapayım? Bunu benden kimse beklemesin" diye konuştu.

Duruşmayı izlemeye gelen teyzesinin türbanlı, eniştesinin de imam olduğunu aktaran Çiçek, "Biz Cumhuriyet çocuğuyuz. Biz kimsenin yaşam tarzıyla ilgilenmiyoruz, herkese saygı gösteriyoruz. Cuntaymış, darbeymiş... Başka kapıya, başka kapıya" dedi.

Genelkurmay Başkanlığında, Yargıtay’da, her yerde hesap vermeye hazır ve alnının açık olduğunu vurgulayan Çiçek, Dursun Çiçek vakasının Türk yargı sistemine kara leke olarak geçeceğini savundu.

Görevinin başında olması gerekirken cezaevinde olduğunu dile getiren Çiçek, "Gençler şehit olurken, biz burada atılan iftiraları temizlemeye çalışıyoruz. Bırakın işimizi yapalım. Bir saldırı olduğunda vicdan azabı duyarım. Askerleri, subayları sıfırlamaya çalışıyorlar" şeklinde konuştu.

 

Çiçek, evrak ve belge niteliği olmayan, tarihi ve gönderildiği makamı içermeyen, içerik ve format olarak yetersiz, sahte ve taklit imzalı olduğu yasal delillerle kesinleşen 3 maddelik sahte bir plan ile tutuklandığını savunarak, bu plan ile cebir ve şiddet kullanarak Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti’nin görevini yapmasını engellemenin mümkün olmadığını söyledi.

"Bundan sonra mağdur olmamak için vicdanınıza sığınıyorum" diyen Çiçek, şunları söyledi:

"Sahte plan üzerindeki taklit imzanın bana ait olmadığına yüce mahkeme heyetini ve iddia makamını nasıl ikna edebilirim diye bir yıldır düşünüyorum. Yemin etmek, kutsal kitaba el basmak, yalan makinesine bağlanmak... Her şeye açığım. Ne yapmalıyım? Birileri benden onur intiharı beklemesin. Benim çok sevdiğim eşim, çocuklarım ve yakınlarım var. Daha çok hizmet edeceğim ülkem ve milletim var. Ben inancı gereği sonuna kadar mücadele azim ve kararlılığında olan bir insanım."

Bu davanın Yargıtay’daki İlhan Cihaner davasıyla birleştirilmesi gerektiğini ifade eden Çiçek, kendisi ve oğlu hakkındaki iftiraların, özel hayatın gizliliğini ihlal eden dinleme kayıtlarının iddianameden çıkarılmasını istedi.

Çiçek, gizli tanıklar hakkında suç duyurusunda bulunulmasını talep ederek, soruşturma savcıları hakkında da TSK’yı alenen aşağılama ve iftira gibi nedenlerle suç duyurusu yapılması talebinde bulundu.

Adalete güvendiği esas noktanın, yargıçların hukuka, kanuna ve vicdanına göre karar vermesi olduğunu ifade eden Çiçek, "Hakkımdaki hukuk ve vicdan dışı iddialara rağmen hukuk ve adaletin gereğinin yapılmasını bekleyen onurlu ve şerefli bir baba, bir eş, bir subay, kardeşiniz olarak hakkımda Anayasa’nın 19. maddesi ve Ceza Muhakemesi Kanununun ilgili hükümlerinin uygulanmasını ve tahliye kararı verilmesini istiyorum" diye konuştu.

 

KAYNAK:

http://www9.gazetevatan.com/bu-plan-degil-pilavdir/314452/1/Gundem

 

KURMAY ALBAY DURSUN ÇİÇEK’İN OĞLU VE KIZININ BABALARINI SAVUNMAK İÇİN KURDUĞU İNTERNET SİTESİ:

http://dursuncicek.wordpress.com/